Düşler, Oyunlar ve Okumalar Sergisi

2-31 Ekim 2018

CerModern çatısı altında Ekim ayı boyunca açık kalacak “Düşler, Oyunlar ve Okumalar” sergisi iki temayı bir araya getiriyor: Oyuncaklar ve Okumalar.

 

Oyuncaklar toplumun geçirdiği evreleri yansıtan objelerdir. Bu nedenle zamanın tanığıdırlar. Her ne kadar çocuğun hayal gücüyle birleşip bambaşka anlamlar kazansa da somut olarak bakıldığında malzeme, biçim ve kullanılan desenler oyuncağın yaratıldığı kültürlerden izler taşır.

 

Antik çağdan günümüze kendi içinde mit barındıran objeler, ritüel nitelik taşıyan ve minyatür yaşamı temsil eden oyuncaklar temanın bir parçasıdır.

 

Bu tema kapsamında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Oyuncak Müzesi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı Koleksiyonunda yer alan geleneksel nitelikli yerli ve yabancı oyuncaklar ile Türk oyuncak sanayisinin belli başlı firmalarına ait oyuncaklardan bir seçki sergide yer alacaktır.

 

***

"Okumak" fiili sözlüklerdeki çok anlamlı kelimelerdendir. Bir kelimenin kök anlamı dışında zamanla yeni yeni anlamlar kazanması, işaret ettiği kavramın kültür içinde farklı katmanlarla yaşadığını, yaşarken de farklı ihtiyaçları karşılamak üzere yeni içerik ve işlevler yüklendiğini göstermektedir.

Önce harfleri tanımak sonra yan yana gelişlerindeki gizemi çözmek, Türkçenin güzelliğinde "sökmek" olarak da adlandırılmaktadır. Bu da bulunduğu günden bu yana yazının hangi amaçlarla kullanıldığıyla ilintili olarak okumayı söken kişinin kimi zaman tılsımlı, kimi zaman ayrıcalıklı, kimi zaman sakıncalı konumlarda görülmesine sebep olmuştur.

"Oyun" kelimesi de birçok anlamı, türevleri ve kaynaklık ettiği çok sayıda atasözü ve deyim ile Türkçenin zenginliklerindendir. Kelimenin "şaman" anlamında da kullanılmış olması "okumak"ın aksine gündelik hayatın dışına taşan yönünün de olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan olsa gerek Huizinga da oyunu şöyle tanımlamaktadır: Oyun, özgürce razı olunan, ama tamamen emredici kurallara uygun olarak belirli zaman ve mekân sınırları içinde gerçekleştirilen, bizatihi bir amaca sahip olan, bir gerilim ve sevinç duygusu ile "alışılmış hayat"tan "başka türlü olmak" bilincinin eşlik ettiği, iradi bir yelem veya faaliyettir.

Günümüzde ise iki kavramın ortak çağrıştıranı "çocuk"tur. Çünkü "oyun" bugün daha çok çocukların uğraşısı olarak görülürken "okumak" sözü de dilimizde belli bir disiplinin bilgi birikimine erişmek amacıyla sistemli bir eğitim-öğretimden geçmek anlamı da kazanmıştır. Bu tür okumanın ilk basamağı ise yazıyı sökmek, yani okuyup yazabilmek olarak görülmektedir. Bu aşamanın çabuk geçilebilmesi için de her dem yeni yollar, yöntemler, geliştirilirken aynı amaçla "okuma" artık "oyun çağı"nda, yani çocuklukta öğretilmektedir. Buna bağlı olarak da oyunun okuma yazma öğretiminde kullanılması giderek daha çok benimsenmektedir.

 

Sergi, bu birleşmeye giden sürecin izini okuma yazma araçları ile oyun araçları olarak ayrı koldan sürmektedir. Sergilenen alfabe ve okuma kitapları ile serginin bir yandan Osmanlı'dan bu yana okuma yazmanın kimlere ve nasıl öğretildiği, öğretmek için hangi yöntemlerin denendiği gibi konularda zaman dizimsel ipuçları vermesi hedeflenirken öbür yandan oyuncağın düşsel renkleri Anadolu'dan ve dünyanın uzak köşelerinden örneklerle zenginleştirilmiştir.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü ve Türk Dil Kurumunun iş birliğiyle düzenlenen sergiye Ankara Üniversitesi Oyuncak Müzesi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı koleksiyonlarıyla, Millî Kütüphane ve Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı da arşivlerindeki eser ve belgelerle önemli katkı sağlamışlardır.

 

 

Gökten bir kuş uçar

Kanatları kebap pişer

Bu uşaklık gelir geçer

Gelin uşak oynayalım

 

(Oyuna Çağrı Mânisi/Anonim)

 

 

İsimsiz/Untitled, 1990

hakkımızda

üyelik

hizmetler

iletişim

ziyaret

CerBlog

TR I

EN

Ziyaret

İletişim

Yönetim

DAHA FAZLASI