ERWIN OLAF ‘CAPTURED SENSES’

30.04-30.07.2011

Hollandalı sıra dışı fotoğrafçı Erwin Olaf’ın Türkiye’deki ilk sergisi CerModern’de açılıyor. Modern fotoğrafın sıra dışı dahisi olarak bilinen sanatçının yedi fotoğraf serisi ve kısa filmlerinden oluşan ‘Captured Senses’ isimli sergisi 30 Nisan- 30 Temmuz 2011 tarihleri arasında CerModern’de gerçekleşecek.

 

Serilerinde sıra dışı olanın güzelliği, şiddete duyulan ask gibi temaları isleyen, fotoğrafları ve renklerini bir ressam titizliğinde kurgulayan Erwin Olaf, dünyanın değişik yerlerinde açtığı sergilerle adından sıkça söz edilen fotoğrafçıların başında geliyor. Çarpıcı ve özgün tarzıyla bilinen Olaf, ünlü markalar için çektiği reklam fotoğraflarıyla da bir çok ödül aldı.

 

Gerçek bir fotoğraf dehası olan Erwin Olaf ‘in ‘Captured Senses’ isimli Türkiye’deki ilk sergisi sanatçının yedi serisi ve kısa filmlerinden oluşuyor.

 

Sergide yer alan Hope, Hope Portraits, Rain, Grief ve Grief Portraits, ilhamını 50’lerin sonu ile 60’larin başı arasındaki donemin Amerikası’ndan alıyor.

 

Tanınmış aristokrasi üyelerinin beklenmedik ölümleri sırasında aldıkları darbeleri minimalist beyaz portrelerde bir araya getirdiği ‘Royal Blood’da ise masum bir insani bir kurban yapan şeyi sorgulatıyor.

 

Sergideki son seri ‘Paradise Portraits’ ise güzel kadınlar ve korkunç palyaçoların ihtişamlı portreleri ile günlük festival yaşamına dair yorumuyla bir karmaşayı gözler önüne seriyor.

 

‘Captured Senses’ta ayni zamanda Erwin Olaf’in bu serileri tamamlayan ve fotoğraflarla ayni öykülere sahip kısa filmleri de var.

 

Hollanda Milli Günü kapsamında, Hollanda Kraliyeti Büyükelçiliğinin katkılarıyla gerçekleşecek olan ‘Captured Senses’, 30 Nisan-30 Temmuz 2011 tarihleri arasında Pazartesi hariç, Salı, Çarşamba, Cuma, Cumartesi ve Pazar 10.00-18.00, Perşembe günleri ise 10.00-20.00 saatleri arasında CerModern’de görülebilecek.

 

ERWIN OLAF BİYOGRAFİ

 

Hilverstum/Hollanda’da doğan Erwin Olaf, Amsterdam’da yaşamaktadır.

 

Olaf’ın sanatı kolay bir belgeselleştirme yerine söylenmemiş olanı ve gözden kaçanları görselleştirir. Olaf’ın en belirgin özelliği ise işlerinde sosyal konulara ve tabulara çok stilize ve kurnazca yaklaşımlarıdır. İzleyici sanatçının fotoğraf serilerindeki gizlemeyi baştan kabul etmek durumundadır çünkü jilet keskinliğindeki estetik sezgisi ile Erwin Olaf kasıtlı olarak serilerindeki temayı gizler. Nihayetinde sıra dışı tarzıyla asla dramatik ve duygusal etkili görüntüler sunmaktan kaçınmaz. Manzara ve ışık tasarımı ile son derece mükemmel bir kompozisyonla kusursuz Olafyan Tarzını da dikkate alarak senaryoları hatasız bir şekilde tasarlama tutkusuyla birleştiren Olaf, çağdaş yaşamın özünü kuvvetli bir şekilde sunar.

 

Gazete fotoğrafçılığından stüdyo fotoğrafçılığına geçiş yapan Olaf, uluslararası sanat sahnesinde ilk kez 1988’de Chessmen serisi ile Avrupa Genç Fotoğrafçılar Ödülü’nü almıştır. Bu ödülü Ludwig Müzesi’nde(Cologne, Almanya) açtığı bir sergi izlemiştir. Farkındalığı arttırmak amacıyla kasten rahatsız edici çalışmalara imza atan Olaf, daha önceki işlerinde içerisinde sınıf, ırk, cinsellik, inanç, alışkanlık ve zarafet konularını keşfettiği sosyal dışlanmışlık konusuna kendisini adamıştır.

 

Önceki çalışmaları siyah-beyaz belgesel tarzında olup daha sonra renkli fotoğrafa ve dijital manipülasyona yönelmiştir. Serileri arasında ciddi bir kontrast vardır. Mature (1999); cilveli süper model pozu veren yaşlı kadınların altın rengindeki portreleri, Fashion Victims (2000); cinselliğin ve bununla ilintili tasarımcı etiketlerinin tüketimde kullanımına bir yorum, Paradise (2001); karanlık ve barok yer altı dünyasının, palyaçoluk ve çılgınlıkları, Seperation (2003); steril bir oturma odasındaki buz gibi soğuk ve içe kapanık bir aile betimlemesi. Erwin Olaf, Hope, Grief ve Fall serilerinde bilgisayar müdahalelerini en aza indirerek yeniden klasik görüntüleme yöntemlerine döner. Dusk (2009) ve Dawn (2010); güzel bir görünüme rağmen kültürün nasıl baskı haline geldiğini gösterir, buna benzer bir çözülme Erwin Olaf’ın Hotel (2010) serisinde de görülür. Bu seride 1950’lerin özenle döşenmiş loş otel odalarında bağımsız melankolik duyguların zarif aralığını inceliyor.

 

Sanat hayatı için önemli bir adım olan film çekmeye 1991 yılında başlar.Filmleri genellikle fotoğraflarıyla paralellik içerisindedir. Olaf’ın görsel açıdan sofistike ve kavramsal açıdan provokatif tarzı reklam dünyası tarafından da benimsendi. Diesel Jeans ve Heineken için dünya çapında yürüttüğü kampanyalar kendisine Cannes Lions Reklamcılık Festivali’nde Gümüş Aslan ödülünü kazandırdı. Diğer pek çok uluslar arası sanat ve medya ödüllerinin yanı sıra, 2006 yılında Uluslararası Renk Ödülleri seçiminde Yılın Fotoğrafçısı oldu. 2007 yılında Kunstbeeld Dergisi tarafından Hollanda’da Yılın Sanatçısı seçildi. Yakın bir zamanda da tüm çalışmalarından dolayı Lucie Ödülü’nü aldı.

hakkımızda

üyelik

hizmetler

iletişim

ziyaret

CerBlog

TR I

EN

Ziyaret

İletişim

Yönetim

DAHA FAZLASI